TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR

BERLİN’DE BİR SANAT EFSANESİ: SEMİHA BERKSOY

BERLİN’DE BİR SANAT EFSANESİ: SEMİHA BERKSOY RETROSPEKTİFİ ARALIK AYINDA HAMBURGER BAHNHOF MÜZESİ’NDE

Dünyanın önde gelen müzelerinden Hamburger Bahnhof – Nationalgalerie der Gegenwart, 2004 senesinde aramızdan ayrılan Türk ressam ve opera sanatçısı Semiha Berksoy’un Almanya’daki ilk geniş kapsamlı retrospektifine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

6 Aralık’ta ziyarete açılacak sergi, sanatçının 60 yılı aşkın, çok yönlü ve katmanlı sanat pratiğini mercek altına alıyor. 2014 yılında Galerist’in temsiliyetini üstlendiği Berksoy’un ve asırlara yayılan eserlerinin, sergi aracılığıyla geniş bir izleyici kitlesiyle buluşturulması hedefleniyor.

Küratörlüğünü müzenin direktörleri Sam Bardaouil ve Till Fellrath’ın üstlendiği Semiha Berksoy retrospektifi, sanatçının 1930’lardan itibaren görsel sanatlar ve sahne sanatları dünyasında çığır açan kariyerini bütüncül bir bakış açısıyla sunacak. Seçilen 100’e yakın eserin yanı sıra arşiv belgeleri, film klipleri ve ses kayıtları, Berksoy’un opera performansları ile resimleri arasındaki bağlantıları ortaya koyacak. Sergi, Berksoy’un annesi Fatma Saime’ye duyduğu derin bağlılık, Berlin yılları ve yaşamı boyunca sanat tutkusunu besleyen kültürel ve ideolojik figürler etrafında şekillenirken, sanatçının resme olan benzersiz, spontane ve cesur yaklaşımı ön planda tutulacak.

11 Mayıs 2025’e kadar açık kalacak olan sergiye, Hamburger Bahnhof katalog serisinin devamı niteliğinde, Silvana Editoriale Milano tarafından yayımlanacak bir sergi kitabı ve eş zamanlı bir konuşma programı eşlik edecek.

Türkiye kültür sanat tarihine damgasını vurmuş bir sanatçı ve primadonna olan Semiha Berksoy’un retrospektifi, 2026 yılında ise İstanbul Modern’de sergilenecek.

Görsel Sanatlar ve Sahne Sanatlarında Bir Öncü: Semiha Berksoy (1910 – 2004)

Semiha Berksoy, doğuştan gelen sanat aşkı ve yeteneğiyle Cumhuriyet kuşağının en önemli temsilcilerinden biri ve Türkiye’nin uluslararası alanda tanınan ilk sanatçılarındandır. 19 yaşında Güzel Sanatlar Akademisi, Namık İsmail Atölyesi ve Hakkı Toygar Seramik Atölyesi’ne kabul edilir. Ertesi yıl, Muhsin Ertuğrul tarafından açılan Darülbedayi Tiyatro Okulu sınavını kazanır.

Sanata çok yönlü yaklaşımıyla gerçek bir öncü olan Berksoy, Türkiye’nin ilk sesli filmi ‘İstanbul Sokaklarında’ ve ilk Türk operası ‘Özsoy’ operasında sahne almış; yurtiçi ve yurtdışında sayısız önemli temsilde rol almıştır. 1936 yılında Atatürk tarafından opera eğitimi için Berlin Yüksek Müzik Akademisi’ne gönderilen Berksoy, 1939’da Richard Strauss’un 75. doğum günü kutlamalarında büyük övgülerle sahnelenen Ariadne auf Naxos’ta Ariadne rolüyle büyük beğeni toplar. Berlin Yüksek Müzik Akademisi’ni birincilikle bitirerek ‘Birinci Sınıf Opera Sanatçısı’, ‘Başartist (Primadonna)’ ve ‘Devlet Sanatçısı’ unvanlarına layık görülür.

Aynı yıl, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ülkesine döner ve Türk Devlet Opera ve Balesi’nin kurulması ile Ankara Devlet Konservatuvarı’nın açılmasına, Alman yönetmen Carl Ebert ile birlikte katkıda bulunur. Berksoy’un Berlin ile bağlantıları ilerleyen yıllarda da devam eder; 1969’da Berlin’de Haus am Lützowplatz’ta bir kişisel sergi açar ve eserleri, Recent Art from İstanbul (Haus der Kulturen der Welt, 1998) ve İstanbul Next Wave (Martin-Gropius-Bau, 2010) gibi sergilerde yer alır. Bu süreçte Berksoy, Berlin’in kültürel hafızasında daha fazla yer edinir.

Yaşamını sanata adayan ve görsel sanatlarla her zaman yakından ilgilenen Berksoy, İstanbul Bienali (1997), Manifesta II (1998), Venedik Bienali (2005, 2024), Sharjah Bienali (2014) ve La Lune Du Voyage Réel aux Voyages Imaginaires (Grand Palais, 2019) ve Lyon Bienali (2022) gibi önemli uluslararası sergilerde eserleriyle yer alır. 2000 yılında ise 90 yaşında New York Lincoln Center’da yönetmen Robert Wilson’un The Days Before adlı oyununda Wagner’in ‘Aşk Ölümü’ aryasını seslendirir.

Semiha Berksoy, tutkularını, aşklarını ve acılarını çizgisel, ironik ve yalın bir dille resimlerine aktarırken yaşam, ölüm ve zaman kavramlarının sınırlarının aşıldığı yeni bir boyut yaratır. Kendi yaşantısını sanat üretiminin merkezine yerleştiren Berksoy, yaşamını ve sanatını birbirinden ayırmamış; resimleri onun cesur, coşkulu ve özgün kişiliğinin yanı sıra bütüncül sanat deneyimi ve anlayışının da bir yansıması olmuştur.